EMİR SULTAN CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Emir Sultan Camii ve Külliyesi; 15.yüzyılda, Sultan Mehmed Çelebi’nin hükümdarlığı sırasında, Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Fatma Hatun tarafından kocası Emir Sultan adına yaptırılmıştır. Bursa’nın en önemli mimari yapılarından olan külliye, günümüzde de Türkiye’de en çok ziyaret edilen cami ve türbeler arasında Eyüp Sultan Türbesi’nden sonra ikinci sırada gelmektedir. Bir padişah külliyesi olmayıp “Sultan Külliyesi” olarak da anılan yerde dini günlerde mevlit okutulmakta, özellikle Bursalılar sünnet ve düğünlerinden önce külliyedeki türbeyi ziyaret edip dualar etmektedirler.
Emir Sultan Camii: Bulunduğu bölgeye de adını verdiği Emir Sultan semtinin asırlık ağaçlarla çevrili, her yerden görülebilen bir noktasında yer almaktadır. Emir Sultan Camii ilk yapıldığında tek kubbeli iken 1507 yılında caminin önüne üç kubbeli bir revak ve odalar ilave edilmiştir.
1795yılında tamamen yıkılan cami, 1804 yılında Sultan 3.Selim tarafından aynı plan üzerinde yeniden yapılmıştır. 1855 depreminde de oldukça zarar gören cami, 2.Abdülhamit tarafından tekrar onarılmıştır. Sekizgen kasnak üzerine oturan kubbeyle örtülü Emir Sultan Camii’nin; dikdörtgen bir planda, ahşap kolonlar üzerinde kemerli ahşap revaklarla sarılı geniş şadırvan avlusu, yapının ana şemasını oluşturmaktadır.
İbadet yeri ile türbenin bulunduğu eksene ise minareler yerleştirilmiştir. Caminin beden duvarlarında kırk, kasnağında on iki adet büyük pencere olup caminin içi son derece aydınlıktır. Camideki süslemeler de son derece değerli olup camideki pencerelerin etrafı mukarnaslarla işlenmiş ve İznik çinileriyle yaptırılan mihrabın üstüne, Rumi motiflerle süslü alınlıklar yerleştirilmiştir.
Emir Sultan Türbesi: Emir Sultan Camii’nin hemen yanında yer alan türbede; Emir Sultan, oğlu Emir Ali, eşi Hundi Hatun ve iki kızı yatmaktadır. Dönemin önemli bilginlerinden olan Emir Sultan,1391 yılında Bursa’ya geldikten sonra Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun’la evlenmiş, 1429 yılında veba hastalığından vefat etmiştir. Türbenin orijinal yapısından günümüze çok fazla bir kalıntı kalmamış olup bugünkü yapı, 1868 yılında Sultan Aziz tarafından yenilenmiştir. Giriş kapısı doğu yönünde olan türbenin, kapının bulunduğu cephenin beden duvarları hariç diğer tüm cephelerde yuvarlak kemerli büyük birer pencere bulunmaktadır.
Emir Sultan Camii ve Külliyesi Hamamı: Cami ve türbenin yanında yer alan bu hamam dikdörtgen planlı inşa edilmiştir. Kare biçimindeki soğukluğu ilk yapıldığında üzeri kubbeli iken sonrasında bu bölüm düz çatılı bir görünüme çevrilmiştir. Hamamın ılıklığının çevresinde ise halvet hücreleri ve hela bulunmaktadır. Buradan da üç eyvanlı ve iki halvetli sıcaklık bölümüne geçilmektedir. Göbek taşının yer aldığı sıcaklığın üzeri de kıvrımlı bir kuşağın olduğu kasnak ve kubbe ile örtülüdür. Hamam; 1622, 1670 ve 1712 yıllarında çeşitli onarımlardan geçmiş olup son olarak 2008 yılında restore edilmiştir.
KERAMETLERİ
Yıldırım ve Emir Sultan
Yıldırım Bâyezid savaşta yaralanmıştır. Genç bir hekim olarak yaralılara yardım eden Emir Sultan, sultanın kolundaki yarayı sarar. Kesik derindir, ama tutkalla yapıştırılmışçasına iyileşir. İzi bile kalmaz. Yıldırım Bâyezid sargıyı çözerken hayretten dilini yutar. Zira bu, hanımının nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıdır. Sırrı bilmek ister. Ama yarasını saran genç hekim ortalıktan kaybolur.
Niğbolu müstahkem bir kaledir. Osmanlı ordusu büyük kayıplar vermesine rağmen tek taş sökemez. Görünen o ki, bu gidişle kaleye girmeleri ham hâyâldir. Ama Yıldırım kolay pes etmez. Büyük bir âzimle yürür surların üstüne. Tam ümidini yitirmek üzeredir ki, kale kapısı açılır. Osmanlı ordusunu âdeta içeri buyur eden genç, kolundaki yarayı saran hekimin ta kendisidir.
Edirne’de iken, kızını birine verdiklerini duyar. Kendisinden habersiz böyle bir şey yapılmasına öfkelenir. Bir paşayı gönderir habersiz iş yapanları cezalandırmak için. Araya hatırlı kişiler girer, paşa geri döner. Seferden dönen Yıldırım’ı halk karşılamaktadır. İçlerinden bir gence gözü takılır, o yarasını saran hekim, Niğbolu kale kapısını açan askerdir. Anlar ki damadı olan Emir Sultan’dır. Elini sardığı eşinin nişan mendilinin diğer yarısı Emir Sultan’ın cebindedir.
Timur ve Emir Sultan
Yıldırım’la , Timur’un Ankara Savaşı’nı kardeş kavgası olarak nitelendirip Yıldırım’a bu savaşa girmesi durumunda, savaşı kaybedeceğini söylese de dinletemez. Yıldırım yenilir, Timur askerleri gelip Bursa’ya otağlarını kurar.
Halkın Timur askerlerinden rahatsız olması sebebi ile halk Emir Sultan’dan bir çare bulmasını ister. Emir Sultan bir kâğıda bir şeyler yazıp Timur’un karargâhında bulunan Koca Eskici adlı birine verilmesini ister. Ertesi sabah çadırlarını toplayan Timur’un askerleri şehri terk eder.
Emir Sultan ve Oğlu
Emir Sultanın oğlu, Emir Ali, Bursa'nın Timur tarafından işgali sırasında, Timur'un adamları tarafından kandırılarak İmralı adasına kaçırılmış, etrafına topladığı epeyce bir güruhla birlikte Osmanlı Devleti aleyhine çalıştırılmıştı. Oğlunun bu durumu kendisine haber verildiğinde, Emir Sultan Hazretleri onun ölümü için dua etmiş ve ‘Yadigar-ı Şemsi’ adlı kitapta verilen bilgiye göre, ölümü o gece vuku bulmuştu. Devletin bekası için evladından geçmiştir.
Somuncu Baba ile Emir Sultan
Çömlekçi Emir Sultan “Somun var müminler, somun var!” diye Bursa sokaklarında somun satan, Somuncu babanın fırınına gider. Elinde içi yemek dolu testi vardır. Somuncu Baba’dan pişirmesini ister. Testiyi alıp fırına sürmek istese de bir türlü testi içeri girmez. Bu işte bir hal olduğunu anlar.
Emir Sultan’a dönüp “bunu ancak sen fırına korsun” der. Emir Sultan testiyi kürekle fırına sürer. Ancak onu da bir sürpriz beklemektedir. Fırında ateş yoktur. “Bekle der” Somuncu Baba “birazdan pişer”… Karşılıklı gösterilen kerametlerden sonra dost olurlar.
Evlilik Kerameti
Evlilik Kerameti
Yıldırımın kızına, rüyasında Peygamberimiz “Emir Sultan’la evlenmesini” söyler. Hundi Hanım derdini kimseye söyleyemez. Durum Emir Sultan’a da malum olacak ki Yıldırım’ın kızını annesine istetir.
Sultan annesi, nice paşaların beylerin istediği kızını bir fakire vermek istemez. Derki “iki deve dolusu altın göndersin”. Bunu duyan Emir Sultan “develeri göndersinler ”der.
İki deve gelir saraydan, Emir Sultan çakıllı olan bir yere develeri çektirir. Çuvallara çakıl doldurtur. Saraya gönderir. Çakıllar, saray salonunda boşaltılınca çil çil altın olur.
Akan Su
Emir Sultan, küçükken babasının yanına bir adam gelir. Bahçesini sulayan suyun kuruduğunu, suyun yeniden gelmesi için dua etmesini ister. Bunu duyan Emir Sultan abdest alıp bahsedilen bahçeye gider. Orada iki rekat namaz kılar. Bahçenin suyu yeniden akmaya başlar. Küçüklüğünden başlamıştır, Allah ile dostluğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder